Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, "Edebiyat Sohbetleri"ne konuk oldu

06.06.2021, 13:46 Genel
Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan,

İSTANBUL (AA) - Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) tarafından düzenlenen çevrim içi etkinlikte okurlarla bir araya geldi.

Derneğin Youtube kanalından canlı yayınlanan programda, Aykut Nasip Kelebek, Zafer Acar ve Yunus Emre Özsaray'ın sorularını cevaplayan Gürdoğan, "Medeniyetsiz Edebiyat Olmaz" başlıklı bir konuşma yaptı.

Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, Mavera dergisinin kurulduğu yıllarda emperyalizmle mücadele eden yayın politikasıyla fark oluşturduğunu söyleyerek, Afganistan'dan, Kırım'a Türk ve İslam dünyasının sorun yaşadığı her coğrafyanın sesi olduğunu ifade etti.

Mavera'nın aynı zamanda bir edebiyat okulu olduğunu dile getiren Gürdoğan, "Edebiyat dünyamızda kendine oldukça geniş alan açtı, sebebi Mavera bir takım çalışmasıydı. Daha önce Mavera’nın geleneğini sürdürdüğü Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat dergisi çok önemli çalışmalar yaptılar. Bizim ülkemizin, yirminci yüzyılın ikinci yarısına damgalarını vurdular. Mavera denildiği zaman akla yedi kurucusu gelir. Nerde kuruculardan birinin adı geçse yedisinin de adı geçer. Orda herkes eşitler arasında birincidir. Ne Rasim Özdenören’in ne Erdem Bayazıt’ın ne Cahit Zarifoğlu’nun ne Akif İnan’ın ne benim ne diğer arkadaşlarımızın son sözü söyleme gibi bir istekleri hiçbir zaman olmamıştır. Hep birlikte konuşulmuş, hep birlikte yazılar seçilmiş, her alana yer verilmiştir. Benim 'Teknolojinin Ötesi' kitabımı oluşturan yazılar ilk defa Mavera’da yayımlanmıştır. O yıllarda çevre sorunları gündeme getirilmiş, sinemaya, tiyatroya yer verilmiştir. Cahit Zarifoğlu senaryolar yazmıştır. Uluslararası ilişkilere ağırlık verilmiştir." değerlendirmesini yaptı.

- "Kaliteli sanat eseriyle tüm dünyayı pasaportsuz dolaşabilirsiniz"

Mavera dergisinde Türkiye’nin, İslam dünyasının, dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunları bir kültür çatışması, bir Doğu- Batı çatışması ekseninde yorumladıklarını belirten Nazif Gürdoğan, "Günümüzde bu çatışma yerini, silahlardan, ordulardan, cephelerden kültüre, edebiyata, sanata ve üniversitelere bırakmış durumda. Akıllı güç diyorlar, işte bu, edebiyatçıların, sanatçıların, şairlerin, hikayecilerin, akademisyenlerin gücü. Edebiyat pasaport taşımaz. Shakespeare'e, Goethe'ye, Necip Fazıl'a, Sezai Karakoç'a, Rimbaud'a, Baudelaire'e, Faulkner'a, Victor Hugo'ya hiç kimse pasaport sormaz. Onlar bütün bir dünyayı pasaportsuz dolaşır. Öyle bir dünya var ki artık Müslümanlar sadece Orta Doğu'da değiller. İngiltere'deler. Londra'nın belediye başkanı bir Pakistanlı, ikinci defa seçildi. Rotterdam'ın belediye başkanı bir Faslı. Berlin'de 300 bin Türk yaşıyor. Yarın belediye başkanı bir Türk olacak. 27 Avrupa ülkesinin 20'sinden daha kalabalık nüfus Avrupa'da yaşıyor. Avrupa'daki Müslümanların sayısı 50 milyonun üzerine çıkmış, dolayısıyla artık Doğu ve Batı birbirine karışmış durumda. Şerif Mardin, 'mahalle baskısı' kavramını atmıştı ortaya, artık mahalle baskısı ortadan kalktı, yerine 'kalite baskısı', edebiyat baskısı, sanat baskısı geldi. Kaliteli bir sanat eseri ortaya koyarsanız, kaliteli şiiriniz, hikayeniz, romanınız olursa tüm dünyayı pasaportsuz dolaşırsınız. Dünyanın hiçbir yerinde de hiç kimse size vize sormaz." dedi.

- "Yeni dünya hem Doğu'da hem Batı'da olmasını bilenlerin dünyası olacak"

Gürdoğan, yeni çatışma düzeninin kutsal kültürlerle, seküler kültür arasında sürdüğünün altını çizerek şu açıklamada bulundu:

"Kültürler çok iç içe girmiş durumda. Bundan sonra değerleri, insanlığa katkıda bulunmayı öne çıkarmak gerekiyor. Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, Hacı Bayram Veli'yi, Hacı Bektaş'ı öne çıkarmak gerek. Artık yeni yüzyıla damgasını vuracaklar ne Marksistler ne Kapitalistler. Ne Komünizm ne Sosyalizm ne de Liberalizmdir. Yeni yüzyılda bir elinde Mevlana'nın Mesnevi'sini bir elinde de İbn-i Haldun'un Mukaddime'sini taşıyan insanlar olacak. Mevlana iç dünyayı inşa etmenin haritasını veriyor, Mukaddime de dış dünyayı inşa etmenin haritasını veriyor. Artık yeni dünya ya Doğuluların ya Batılıların ya Asyalıların ya da Avrupalıların dünyası değil, hem Doğu'da hem de Batı'da olmasını bilen, hem yerel hem de küresel olmasını bilen insanların dünyasıdır."

Küreselleşerek yerelleşmenin önem kazandığına vurgu yapan Ersin Nazif Gürdoğan, "Değerlerimizi dünyaya taşımalıyız. Tokyo'dan, Pekin'den, Moskova'dan Paris'ten, Londra'dan New York'a kadar. Ben 70'li yıllarda Londra'daydım, Nuri Pakdil hep, 'Arkadaşlar, Paris'te, Londra'da, Berlin'de yürümezsek Ankara'da, İstanbul'da, Konya'da, Diyarbakır'da kimseyi ayağa kaldıramayız' derdi. Gerçekten böyle bir dünya var. Bütün kültürlerin harman olduğu ama özlerini de korudukları bir dünya var. Atina ve Roma'ya karşı Mekke'yi, Medine'yi, Kudüs'ü, kutsal kitapların değerlerini, peygamberlerin haber verdiği dünyayı öne çıkarmak gerekiyor. Seküler kültür Avrupa'da Rönesans'tan bu yana dinleri tamamen hayatın dışına attı. Şimdi yeniden insanlar özlerine, kültürlerine, değerlerine dönüyorlar. Bu bağlamda bize, İslam dünyasına, Türk dünyasına çok büyük görevler düşüyor." açıklamasını yaptı.

Yaklaşık 1 buçuk saat süren programda Gürdoğan, izleyicilerden gelen soruları da yanıtladı.






banner79
Yorumlar (0)